Yılın Fotoğraf Ödülü...


Erinç Yeldan'ın onaltı yaşındaki kızı Selen geçirdiği rahatsızlık sonucu hayatını kaybetmiş. Yeldan'ı bir kez okulda bir söyleşide dinleyip çok etkilenmiştim, hem bilgisinden hem duruşundan, konuşmasından ve hatta ses tonundan...Kendimce başka bir içgürültü içindeyken bu haberi gördüm az önce. Ve eşine sarılmış ve dağılmış anneyi...

Babanın her şeye rağmen, her şeye en çok da kızına saygısından zerafeti, annenin çaresizliğinin en billur haliyle eşinin kollarında avuntu arar hali, ve yine babanın her şeyi kucaklamaya, sakinleştirmeye çabalayan hali. İkisinin de göz bebeklerini göremesek de, çok iyi anlıyor olmamız her şeyi. Olduğum yerden bambaşka bir gezegene götürdü bu haber ve fotoğraf beni. Görmediyseniz duymadıysanız, görün ve bilin istedim.

Evet vardı diyeceklerim, ama ne desem bunun altında, bunun yanında çok küçük, çok güdük kalacaktı, o yüzden sustum.

Kız iki saat uyumadı ve beni yine mahvetti diyecektim, sonra bir an on altı yıl büyüdüğünü ve beni bu karedeki kadın yapabileceği düştü aklıma. Sevgi, emekle büyüyor, bunu bana en çok ilk çocuğum öğretti ve ben bu karede on altı yılı görüyorum o kadının kameraya bakmayan gözlerinde. Ne diyebilirim ki başka....

Üç yaşındaki oğlumun henüz bir kardeşi kabullenemeyişinde, ama bunu bir an bile dile getirmemesinde, ama dile getirmedikçe, getiremedikçe baş edememesinden yakınacaktım. Kendi baş edemediklerimi nasıl artırdıklarından bahsedecektim. Ya da kendi umutsuzluğumdan, zaman zaman bıkkınlığımdam. Kendimi zaman zaman oğlanla onyüzmilyon kez oynadığım kelime oyunundan ve kızı yüzellibeşyüzbin kez uyutmaya çalıştığım odadan ibaret sandığımı anlatacaktım.

Ama belki de o çocuklar bizden çok daha iyi biliyorlar bu fotoğrafın bana demeye çalıştıklarını. Her şeyin her an nasıl da tepetaklak olabileceğini. Oğlum aynı oyunu defalarca bıkmadan oynamak isterken, nolur beni gör, beni duy demek istiyor belki de. Bir daha hiç oynayamama ihtimalimizi benden çok sezip durup durup bir daha, bir daha kocaman gülerek, kendini çılgınca alkışlayarak ondan oynamak istiyor belki.

Ve kız çocuğu, belki de gerçekten sadece benim göğsümde sakinliyor ve bir daha orda hiç sakinleyemeyecekmiş gibi hissederek, yatağa konduğunda ağlıyor belki de. Nolur, nolur bir kez daha sar beni diyor belki.

Ananem, vefatından önceki son konuşmamız. Kardeşimin yanına İsveç'e gitmek için havaalanındayken çaldı telefonum, kapıya doğru yürürken hem de. Ananeme dair iki avuntum var, biri o telefonu açmış olmak, biri de o telefondan iki ay kadar önce yıllardır ertelediğim ziyareti yapmış olmak Balıklıova'ya, ananemi görmeye.

"Nasılsın" dedim telefonda, "Yaşlanıyoruz" dedi, "Sesini duymak istedim", dedi. "İyi yaptın" dedim.

Belki de bilmiyorum hiç bir şey ben. Bildiğimi sandıklarım ters yüz ediyor çok kez beni.

Allah rahmet eylesin Selen, sevdiklerin yolunu aydınlatsın sonsuza kadar.

Yorumlar