Benimle Güvendesin

Bir şeyler okuyorum, içimde bir yerlere dokunan, bizi biz yapan birçok şeyi, ebeveynlerimizle nasıl bağlandığımızın şekillendirdiğini anlatan bir kitap.

Kaygılı bağlanmadan, kaçınmalı bağlanmadan, güvenli bağlanmadan bahsediyor.

Güvenli bağlanmayı, ilk kez oğlumuzu pedagoga götürdüğümüzde duymuştum sanırım, bizi o odada huzur içinde bırakıp yan odaya oyun oynamaya gitmişti, arada kahkakaları, arada da kendisi geliyordu yanımıza. O zaman demişti pedagog bu halin adı "güvenli bağlanma" diye.

Şimdi iki numaraya bakıyorum, kafamın içinde birçok kaygı dolanıyor, çok müdahale etmiyorum artık onlara, her biri kendine  rahat bir yer bulup oturacak yakında diye düşünüyorum, ya da öyle inanmak istiyorum. Onlar mı ne, bir bakalım. Birinci onu ihmal etmediğimize ikna olacak mı, ikinciye birinciye yaptığım her şeyi yapabilecek miyim? Neden ikinciye "seni seviyorum" derken tuhaf bir "de" bağlacı ekleme ihtiyacı duyuyorum 2. tekil'den sonra? Ya ben, yaşlanıyor muyum ve her şey benden geçiyor mu artık? Süt yetecek mi peki? Ya iş ne olacak, dönecek miyim sahi, hangi birine sorsam "berbat burası" dedikleri yere mi döneceğim? gibi gibi...

Ama bu yazıyı yazdıran şey, okuduğum kitabın beni sürüklediği tam da bilemediğim yerler ve karşımda kendi oyuncağını evirip çeviren iki numara. İki numarayı henüz benden başka kimsenin adam gibi sakinleştirememesini çözemiyorum, aramızdaki bağlanmada bir sakatlık olmasın bak diyorum. Paranoya kendi ağlarını örüyor evet.

Evden bir sebeple giderken ve kızı babasına ya da bakıcısına bırakırken, onu karşıma alıp "bak ben gidiyorum ama geleceğim" demediğim için oluyor olabilir mi hepsi? "Kucaktan inmedi" diyorlar sık sık, "Huzursuzdu hep" diyorlar, halbuki ben öyle tanımıyorum kızımı şu dörtbuçuk aylık kısa tanışıklığımızda. Benim yokluğumu mu kabullenemiyor? Şu an ben müzik dinleyip kitap okurken ve hatta yazı yazarken, karşımda oyuncağının eli ve kulağıyla uzun uzun oynayan, arada bana gülücük atan kız mı bahsettikleri? Problem nerede, birileri tarafından kesin kandırılıyorum, ama kime yüklenmeliyim, onu bilemiyorum.

Her şey gittiğimi ama tabi ki geri geleceğimi, "çocuk daha o" diyerek ona açıklamamamdan kaynaklanıyor olabilir mi? Kitap kendi çocukluğuna dön, orda bulacaksın diyor. Ürkütüyor dolandığım sular, seziyorum ama adını koyamıyorum henüz. Acaba bana her şey zamanında tane tane anlatılmadığı için mi biraz kırgınım birilerine, ya da annesiz hemen hiç kalmadığım için mi suçlanıyorum her evden çocuksuz çıktığımda, kendime mi yontuyorum tüm olanları?

Tüm bunların ışığında bugün olanca açıklığıyla anlattım kızıma neden gittiğimi ve nasıl geldiğimi. Evet evet, şu an oyuncağın ayağını kemirip arada ben napıyorum diye bana bakan kıza. Babasının gidişimin ikinci saatinden itibaren -ki üç saat gidebildim toplamda- "nerdesin, hadi gel, taksiyle gel, çabuk gel" dediğini duyduğumu anlattım. Geldim ve yanındayım bak dedim, önce bende de durulmadı, ama devam ettim, sevdim, sardım, biliyorum dedim, kızdın belki dedim, ama geldim dedim, gitmem gerekiyordu dedim, işimi hallettim ve geldim dedim, yanındayım dedim, burdayım dedim. Sakinleşene kadar, sular durulana kadar, beraber salona gelip sonra karşılıklı bakışana kadar...

Anneme hiç gidemediği için kızıyor olabilir miyim içten içe, yoksa onun gibi gitmeden duramadığım için kendime mi yükleniyorum. Her gece çocukları yatırırken ettiğim dua geliyor aklıma, en çok, ihtiyaç duyduklarında yanlarında olabilmeyi ve onları duyabilmeyi diliyorum her gece. Kendime mi dönmem gerek tam bu anda kitabın dediği gibi, yanında olmak ne demek sahi?


Yorumlar